24 Ocak 2012 Salı

Farvel...


Gitmeden bunu verdi bana Lea, biraz da ağlaştık. 1 haftada ne kadar bağlanmışız...
Ama bağlantıyı koparmak yok!

21 Ocak 2012 Cumartesi

Varde'den Bildiriyorum

Yeni host ailem bir tatlı ki sormayın.
Çok ilgili, çok anlayışlılar. Küçük kardeşler ilk başta ingilizceleri çok iyi olmadığı için çekingenlerdi ama Danca konuşabildiğimi farkedince açıldılar, bıcır bıcırlar şimdi.
Host anne 37 yaşında, dövmelerden filan bahsetmiştim. Irish pub'a gidip bira filan içiyoruz beraber, dertleşiyoruz eğleniyoruz, anlaşması çok kolay çok tatlı bir insan.
Bugün Bosnalı arkadaşları geldi yemeğe, bi iki kelime Türkçe biliyorlarmış, Tarkan filan dinlettiler (klasik)
Mis gibi anne tarifi fırında köfte patatesimden yaptım onlara (bu da klasik), üstünden yaklaşık 5 saat geçmesine rağmen adam yine yemek çok lezzetliydi dedi demin gelip. Dipleri düştü resmen hehehe.
Dancam da çok ilerledi burada, Philip daha çok bilgisayar-playstation modunda ama Amalie'yle sürekli sohbet ediyoruz, Lea'yla da çok derin konulara girmedikçe Danca konuşuyoruz. Ben bile farketmemişim Danca'mın bu kadar ilerlediğini. 5 ay olmasına rağmen çok iyi konuşuyorsun diye övgüler alıyorum hep.
Lea(host anne) çok duygusala bağladı bugün, gideceksin çok alışmıştık deyip duruyor. "Çocuklarım da gitmeni istemiyor ablaları ol istiyorlarmış" dedi bugün, derken gözleri doldu gözlüğünü çıkarıp gözlerini sildi filan, öyle duygusal anlar yaşıyoruz, beni de ağlatıciksin Lea!
Çok sevdim ben de burayı hiç dönesim yok ama zaten evde yeterli yerleri de yok. Amalie(host kardeş)nin odasında kalıyorum ben şuan, o da annesiyle uyuyor. Aslında ev 2 katlı filan ama küçük. Bir de hava çok rezalet burada, inanılmaz rüzgarlı ve yağmurlu.
Kızlar aradılar şimdi, Eylül ve host kardeşlerinin partisindeler Arhus'ta. Ben uzak ve pahalı olduğu için, bir de host aileyle vakit geçirmem gerektiği için gitmedim. Eylül kusuyormuş, bale yapıyormuş, telefonu verin bi dedim ağıyçaa seni çok seviyorum dedi sonra bişeyler daha geveledi ama anlamadım. Çok seviyorum şebekleri, çok da özledim.
Bosnalı arkadaşlar Türkiye'ye gidecekmiş tatile yazın, benden otel önermemi istediler World Of Wonders ve Rixos dayadım ben de, para bok bunlarda nasıl olsa turizme katkı yaptım ehe.
Lea ve Amalie'nin saçımla oynamak gibi bi alışkanlıkları var, en yakın zamanda kesmezlerse ben buradan gidemem ki yahu, olmaz yani doğama aykırı. Ühü.
Bak geldi kafamdan öpüp gitti yine.




20 Ocak 2012 Cuma

Türk Kafası

Danimarka'ya gelip Doğuş çayını alıp yine Türk bir exchange arkadaşının evine Feriha izlemeye gitmektir.

19 Ocak 2012 Perşembe

Jylland'den Mucuklar

Miriba.
Mini exchange dediğimiz AFS etkinliği yüzünden 1 haftalığına Danimarka'nın en "köy-inek-domuz-bayır-çayır-soğuk-yağmur-rüzgar-buz" adasının Varde diye bir yerine gönderildim. 1 haftalığına başka bir host aileyle kalıyorum.
İlk gün "nerdeyim lan ben?" diye uyandım. Yeniden mi alışacağım bu ne biçim iş check please döncem ben modundaydım. Ama bugün normale döndü yine her şey. O ilk günün çılgın yabancılık hissi çok fena oluyor.
Şimdiki host annem 37 yaşında, 7 tane dövmesi var hatta hayali bütün sırtını kaplatmakmış. Bir kız bir erkek iki küçük kardeş var, onlar olduğu için çoğunlukla Danca konuşmam gerekiyor. Ama anlıyoruz birbirimizi konuşuyoruz gayet güzel yani, şirinler zaten bıcırlar. İki tane de zıpır yavru kedi bir de hamster var.
Danimarka AFS'li arkadaşlarımdan Gökçe'yle aynı okuldayız. O yüzden sıkılmıyorum, hatta iyi oluyor Türkçe konuşmayı unutmuşum resmen. Bir kelimeyi bulana kadar "ımmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm" diye inletiyorum ortalığı.
Neyse işte her zamanki gibi geç kaldım derse, bu sefer ders programım filan da yok sınıfı da bulamadım telefonumda da para yok bi de facebook'u bloklamış okul girilmiyor. Böyle bi umut okulda beni dün beklediği yerde Gökçe'yi bekliyorum gelsin beni kurtarsın diye :D
O sırada da bunu yazayım dedim. Doğru düzgün fotoğraf da çekmedim daha ama çok üşüdüğümüzü belgeleyen bir fotoğrafım var mesela.


Bu da kedilerden biri

Buradan da sesleniyorum; GEL KURTAR BENİ GÖKÇEEE 

15 Ocak 2012 Pazar

Ayça Usta

Kendimi aştım yemek yapma konusunda ben burada. Kek börek köfte çorba ne ararsanız yapıyorum valla.

8 Ocak 2012 Pazar

Danca (Danimarkaca)


Şimdi yepyeni harflerle tanışıyoruz; æ ø å 
Sonra saçmasapan bir telaffuzla tanışıyoruz, hayatımda ilk kez 'D' harfinin 'L' olarak telaffuz edildiğini gördüm.
Telaffuzu hallettiğiniz zaman gramer olarak bence kolay bir dil. Şuanda buraya gelişimin 5. ayı olmasına rağmen, bütün derdimi yazarak anlatabiliyorum, duyduğum her şeyi de anlayabiliyorum. Aslında konuşuyorum da, ama karşı taraf anlamıyor sorun orada. 
Boğulmadan anlamıyor bu insanlar.
Bu dili dünya üzerinde adalar ve Greenland ile birlikte 6 milyon kişi konuşuyor. Ama şöyle bir şey var ki, Danca anladığınızda Norveçce'yi neredeyse tamamen, İsveçce'yi de yarım yamalak anlayabilirsiniz. Bu da plus.

O zaman size Danca 'Seni Seviyorum' demeyi öğretip yazımı bitireyim;
Jeg Elsker Dig.
(Yaıy elske day)

Belli mi olur bir gün sarışın mavi gözlü bir İskandinav'la tanışırsınız da beni anarsınız.


Yine bir ekşi sözlük yazısı paylaşmak istiyorum, yaşayandan duyduğum cümleler kadar değerlisi yoktur benim için.

"Bu tür programların değerini deneyimin sonuna doğru daha iyi anlıyor insan. Her ülkenin vatandaşlarına zorunlu kılınsa, bambaşka bir dünyada yaşıyor olurduk dedirten, bakış açınızı tümden değiştiren, kendi kültürünüzü temsil etmekten ve başka bir kültürü tanımaktan çok size kendi kültürünüzü kafanıza vura vura tanıtan, sizin oralarda da çok değerli ve güzel şeyler olduğunu, öyle ota boka burun kıvırmamanız gerektiğini gösteren deneyim. Öyle her baba yiğidin de harcı değildir çok zordur, çok ağlarsınız, çok... Adam eder kişiyi."

Lazım, herkese lazım.





7 Ocak 2012 Cumartesi

Küçük Mutluluklar


Küçük mutluluklarıma mutluluk eklemek isteyenlere;
Thorsgade 45, Odense C. Odense 5000 Danmark
Ayça Günaydın

5 Ocak 2012 Perşembe

Bir nevi homesick

AFS yılının en saçma şeyi olarak ülkeye dönmenin yasak olmasını buluyorum.
Şöyle bi 10 gün gitsem, bi boğaz havası alsam, mis gibi kahvaltı yapsam, anne, baba, dost, sevgili görsem hasret gidersem, kullanmadığım kıyafet ve eşyaları bıraksam, hediyeler götürsem, gelirken de ucuz ucuz ihtiyaçlarımı alıp gelsem mesela, o kadar güzel olurdu ki.
Yaklaşık 7 kere filan 1-2 günlüğüne İstanbul'a gidip döndüğümü gördüm rüyamda. O derece.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Fjällräven Kånken - Bonbon çantalar

Danimarka'nın Converse'i denebilir bu çantalara. Aslında İsveç yapımı çanta ama zaten bütün İskandinavya aynı şekilde giyiniyor, yiyip içiyor desem yeridir. Yaklaşık 70 yıldır varmış, neredeyse her Dan'da bir tane var bu çantadan. 54 yaşındaki host annem, 27 yaşındaki host kardeşim, her yaştan insan kullanıyor. Renk renk, boyut boyut, bonbon gibi bi şey. İlk gördüğümde "ığk bu ne be, ilkokul çocuğu çantası" gibi demiştim. Birkaç ay sonra vitrinlerde fiyatına bakarken buldum kendimi.
Fiyatları da "ÖEEH" dedirtecek cinsten (buradaki her şey öyle gerçi)
Klasik boyutları 500 kron(175 lira gibi bir şey), laptop konulabilenleri filan yani daha büyük boyutları 800 krona (275 lira) kadar çıkıyor.




Bu da benimki, host ailemin Christmas hediyesi.
Artık ben de official Dan oldum :P

Scrapbook'tan İnciler

Oldies

Yaklaşık 1 hafta sonra 6 aydır bizimle olan "oldie" dediğimiz, buraya geçen kış gelen arkadaşlarımızın hepsi evlerine dönmüş olacak. Sonra biz, yani "newbie"ler bu kış gelenlerin "oldie"si olacağız. Öyle olaylar yani. Neyse, bu oldielerimizin arasından Ellie isimli dünya tatlısı Avusturalya'lı bir arkadaşımın gitmeden önce yaptırdığı ve çok hoşuma giden dövmesini paylaşmak istiyorum;

Græd ikke, fordi det er slut. Smil, fordi det skete 
                                             Bittiği için üzülme, yaşandığı için sevin.
                      Tam bir exchange yılı dövmesi, Danca olması da ayrı bir güzellik katmış.

                                                                       Ve Ellie :)

3 Ocak 2012 Salı

Eventyrhaven (Fairytale Garden)

Masal gibi bir park gerçekten.
Yazın yemyeşil, sonbaharda görebileceğiniz her renge sahip. 



Elisa (Italy)


The Island Fyn

Aileyle yaptığımız "hadi adayı tanıyalım" gezilerinden biri. Başta sıkıcı olacak gibi görünse de sonbaharın da etkisiyle Danimarka'nın doğasının ne kadar güzel olduğunu görmüş oldum.



Danimarka'da 5 milyon insan, 15 milyon domuz olduğunu söylemiş miydim?




Kerteminde


Danimarka'nın Kalamış'ı desek yeridir. Çok huzur verdi bana, güzel hissettirdi Kerteminde. Son zamanlarda deniz görmeyi fazlaca özlediğim için, sırt çantama bi lunch pack atıp denize doğru yolculuğa çıkasım geliyor Kerteminde'ye. Ama yağmur, soğuk, fırtına engelliyor.

Tivoli

Kopenhag'a gidip de yapılması gereken ilk şey gidip bu parkı görmek belki de.
Danimarka'da geçirdiğim en güzel anların çoğu Tivoli'deydi.
Işıkları, her tatile göre ayrı düzenlemesi, 584454454 metrelik rollercoster ve salıncakları, Kopenhag'ın ayaklarının altında olması... Özellikle Christmas zamanı, büyüleyici.

Host sister Sara



Sonra Tivoli'de yemek yediğimiz Herzegovinia adlı Balkan restoranındaki bu amcalar Türk olduğumu duyunca bana dönüp "Bir şarkısın sen" ve "Misket" çalmasınlar mı...
Hayatım boyunca unutamayacağım anlardan.

Sarmaları da bir güzeldi ki.

Host ailem Hans ve Gitte'ye bu güzel gün için ne kadar teşekkür etsem az :)


Hadi bugün İsveç'e gidelim

Kopenhag'dan İsveç'e geçmesi 10 dakika sürünce öyle oluyor tabii.
Öyle hızlıca alınmış, ama alınması çok iyi olmuş bir karar.

Malmö,
Eskiden Danimarka'ya, şimdi İsveç'e ait olan, o yüzden Danimarka-İsveç karışımı kendine has bir bayrağı olan şehir.
Malmö'ye gidince "oh be, büyük şehir!" dedim. Kalabalık, trafik, insan gördüm. Bunun beni bu kadar mutlu edeceği pek aklıma gelmezdi.
İsveç'te farkettiğim şey, insanlarının Danimarka'nın insanlarından daha sıcakkanlı olması. Çok daha büyük olması ve çok daha fazla imkana sahip olması. Burger King'in bile daha ucuz olması, etc etc.


Lily (Alaska)



Kararmaya başlayan hava ve saat: 16:29

Bu yolun güzelliği...

Masallardan fırlamış gibi bir kafe bulduk, sıcak çikolata içip ısındık

Alicia(Kanada) Lulu(Amerika) Lily(Alaska) Sarah(Amerika)

İsveç kronu

Çok güzel bir vintage second hand store bulduk